Terapötik Sınırların Aşk ile İmtihanı: Serra Taşköprü’den Çarpıcı Bir Yüzleşme.
Terapötik Sınırların Aşk ile İmtihanı: Serra Taşköprü’den Çarpıcı Bir Yüzleşme
“Sessiz Aşk Terapisi” insan ruhunun en sessiz istismarlarını ifşa ediyor
Psikoterapi dünyasının kutsal kabul edilen sessizliğini, Serra Taşköprü tek bir cümleyle deliyor: “Her sessizlik, iyileştirici değildir.”
Yeni kitabı “Sessiz Aşk Terapisi”, terapi odasında filizlenen duygusal bağımlılığın, etik sınırların ve güç ilişkilerinin karanlık yüzünü sarsıcı bir dille anlatıyor.
Taşköprü, okuru terapi koltuğunun öte yanına, yani duyguların bastırıldığı o görünmez alana davet ediyor. Dışarıdan profesyonel, içeriden ise duygusal bir fırtına… Bir yanda otoritesiyle güven veren bir psikiyatrist; diğer yanda iyileşme umudunu teslim eden bir hasta. Ancak bu güç dengesi bozulduğunda, terapi odası artık bir iyileşme alanı değil, sessiz bir duygusal istismar sahnesine dönüşüyor. Eser, sadece bir hikâye değil; psikoterapi dünyasındaki kırılgan dengelere, etik çatlaklara ve duygusal manipülasyonlara yöneltilmiş sert bir ayna. Taşköprü, terapi kavramını romantize etmeden, tam tersine onun duygusal istismar potansiyelini cesurca masaya yatırıyor.
“Sessiz Aşk Terapisi”, sessizliğin hem bir tedavi yöntemi hem de bir gizlenme biçimi olabileceğini hatırlatıyor. Kitap, terapi odasında yaşanan görünmez savaşların, hastanın “sevildiğini sandığı” ama aslında “bağımlı hale getirildiği” bir dünyanın kapılarını aralıyor. Taşköprü’nün kalemi, psikolojik çözümleme ile edebi derinliği buluşturuyor. Bu yönüyle eser, yalnızca psikoloji meraklıları için değil, insan ilişkilerinin görünmeyen katmanlarına cesaretle bakmak isteyen herkes için bir ruh aynası niteliğinde.
Sessizlik bazen iyileştirir; bazen de en derin yarayı orada açar.
Ve “Sessiz Aşk Terapisi”, tam da bu yarayı konuşmanın değil, duymanın romanı.