DOLAR
34,2984
EURO
37,3618
ALTIN
3.029,11
BIST
8.863,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Az Bulutlu
Cuma Açık
18°C
Cumartesi Çok Bulutlu
15°C
Pazar Çok Bulutlu
15°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
15°C

Şeyh kerem CENGİZ – ŞEYH MİSBAH – 2

Şeyh Nureddin Nurani oğlu ve Şeyh Yusuf Hz’nin torunudur.  

Şeyh kerem CENGİZ – ŞEYH MİSBAH – 2
21.01.2024 23:30
421
A+
A-

Amcası Şeyh Şemsettin ile babası Şeyh Nureddin dağ kapıda idam edilince kardeşi Şeyh Hidayet ile köyleri olan Sorka ve Zenguloda yaşamlarını sürdürmüştürler. Şeyh Said isyanı başladığında henüz 18 yaşlarında yiğit bir delikanlı idi.

1925’te babası ve amcasının idamından sonra 1933 yılına kadar Zengulo’da abisi Şeyh Hidayet ile yaşamıştır. Asabiyeti sinirli oluşu ve korkusuzluğu ile tanınır, ayrıca anlatılmayacak kadar da silah kullanma ve nişancılıkta üstüne yoktu. Çevreden ağalar beyler ve silah ustaları sürekli misafiri olurdu. Misafirlerine sonsuz ziyafet ve ikramda bulunurdu. Misafirlerin ısrarı üzerine silahla nişan atma yarışına girerlerdi. Önceliği misafirlerine verirdi en son o hedefe nişan alıp sıkardı ve kazanan da o olurdu. İğneye sigara yaprağı sarıp, gözünün gördüğü en son noktaya koyar ve sıkardı ikiye ayırırdı. Misafirleri şeyhim geldik yedik içtik sohbetine nail olduk ama seni yenemedik derlerdi oda tebessüm ederek bir dahaki sefere derdi öyle ki; birçok sefer aynadan arkası donuk nişan alarak sıkar ve hedefi vururdu. O zamanki erkeklerin küplerle çeşmeden su getirmek için küp alıp su çeşmelerine giderlerdi. Nişan alarak küpün el tutma yerinden vururdu. Sürekli at sırtında etrafı dolaşır herhangi bir haksızlık gördüğü zaman kabul etmezdi. Çevreye öyle bir korku salmıştır ki gören karşısında duramazmış. Ama aynı zamanda da mazlumun her daim yanında olurdu.

8 senelik Zengülo ve Sorka yaşamından sonra 1933 yılında Uşak’a abisi Şeyh Hidayet ile birlikte sürgün edilir. Uşak’a sürgün giderler fakat oradaki insanlarla anlaşamaz. Oradaki insanların alaycı bakışları ve lafları sonucu ki; aile Kürt olduğu için orda sevilmez. Bir sene kaldıktan sonra Suriye tarafına yola çıkarak oradan kaçak yollarla geçer ve gene Zengolu köyü etrafına toprağı olan yere gelir.

Suriye’den Şeyh Abdürrahim ile Dersim’e destek olmak için yola koyulurlar. Bu gurubun liderliğini yapmak için çok ısrar edilir ve oda gönüllü olarak kabul eder. Aksi halde bir gurupla değilde tek başına savaşmak isterdi. 14 kişilik bu gurubun liderliğini yaparak Bismil Salat Çayına varırlar. Dinlenmek için bir çeşme etrafında dururken yattıkları sırada içlerindeki bir hain tarafından Salat Köyü Muhtarına giderek gurubu kimlerden oluştuğunu yazar ve şikâyet eder onları.  Gelenler etrafı kuşatır ve ateşe verir orda bir çatışma yaşanır ve oradaki bir adamın “Deve tıvınga alaman bıgerine dujmuna ji ser me Bi kevrine Şeyh Misbah’ dediği duyulur. Şeyh Abdürrahim ve 10 kişi orda şehit olur. Oradan sadece Şeyh Misbah ve iki kişi kurtulabili. Ordan kurtulduktan sonra çatışma Zengulo çayına kadar sürer ve Şeyh Misbah diğer iki kişiye siz bir taraftan ben bir taraftan ateş edelim ve yavaş yavaş uzaklaşalım der. Fakat onlar da oradan giderler ve Şeyh misbah tek başına savaşmak durumunda kalır.

Oradan kurtulup Haşder köyüne yola çıkar. 1-2 gece saklanarak gitmek ister. Açlıktan buğday tanelerini eliyle ovuşturup üfleyerek yiyip açlığını bastırmak ister. Silvan’a yakın bir köyde bir çobana denk gelir ve çoban Şeyhim seni tanıdım. Sen Şeyh Misbah’ın der tabiki ayağında ayakkabı olmadan ve yanıklar içinde o kadar yol gitmiştir. Çoban biraz süt sağıp ekmek doğrayarak şeyhine ikram eder ve derin bir üzüntü yaşar. Tabi Şeyh Misbah bir an önce köye gitmek için yola koyulur ve babasının Uşak’a olan adamın köyüne gider. Bu köy Haşder köyüdür. Haşder köyüne varınca akşam olmasını bekleyip koyun içine girer. Misafiri olacağı adamın evinin kapısına varır ve kapıyı çalar. Adam şeyhi karşısında görünce şaşkınlık içinde ziyaretine gider ve hemen eve alır yemek yapar ikram eder. Gece köyün içine çıkınca adama biri sorar ‘Misafirin mi var’  diye adam da ‘Evet Şeyh Misbah benim misafirimdir’ der.

Bunu duyan komşusu komşu köyün bekçisi ile hemen Silvan’a giderek aranan kimsenin yakalayamadığı Şeyh Misbah’in yerini biliyorum der ve şikâyet eder. Sabaha karşı 3 kişi almak için gelirler. Tabi Şeyh Misbah teslim olmaz ve savaşmak ister. Ama adam Şeyhim teslim olmazsan hem evim hem namusum gider gelenler çok deyince teslim olmaya karar verir. Zira teslim olmazsa evi ateşe vereceklerini söylerler. Bunun özerine adamın ve koyun namusu için teslim olur fakat çıktığında üç kişi olduklarını görünce adama dönerek namussuz adam üç kişi olduklarını söyleseydin teslim olmazdım savaşır giderdim der. Ama artık geçtir. Silahı şömine bacasından almak isterler. Silahını teslim eder silahını elinden bile almaya korkarlar.  Bu esnada götürülürken köylülerden biri yolu kesip onu bırakın der. Fakat sonradan korkup silahını bırakıp kaçar. Tıralo çayında şehit edilir ve kabri hala bilinmemektedir. Onların ayaklarının tozu olmak bile zor öyle yiğit ve öyle insanlar kabrinin Diyarbakır Dağ Kapı mevkiinde olduğu söylenir. Fakat çabalar sonucu bulunamamıştır. Canlarını mallarını Allah yolunda hiçe sayarak bu zorluklarla mücadele etmişlerdir. Allah onları en yüksek mertebe olan şehitlik mertebesine nail etmiştir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.